Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin öncelikleri çerçevesinde büyükelçilik ve konsüler ağı genişletmek istediklerini belirterek, “Burada unsurumuz çok netdir. Üç kıtanın kalbinde yer alan Türkiye, hadiseleri tribünden seyredemez. Alanda ve masada güçlü olmak bizim için tercih değil mecburiyettir. Bunun yolu da yapan, faal ve istikrarlı bir dış siyasetten geçiyor. Türkiye eksenli bir okumayla usta bir satranç oyuncusu titizliğinde bölgemizdeki ve ötesindeki gelişmelere müdahil oluyoruz. Tansiyon peşinde koşmadığımız üzere onurlu, sabırlı, kararlı ve basiretli bir halla kimden gelirse gelsin baskılara da boyun eğmiyoruz. Diplomasinin tüm imkanlarını, sert ve yumuşak güç ögelerinin tamamını kullanarak Türkiye’nin menfaatlerini müdafaanın sıkıntısındayız. Devletimizin öncelikleri çerçevesinde büyükelçilik ve konsüler ağımızı büyütme uğraşlarımız devam ediyor. İçeride de Bakanlığımızın insan kaynağı eksiğinin giderilmesi ve fiziki koşullarının güzelleştirilmesi noktasında hazırlıklarımız sürüyor. Yeni devirde bilhassa bu iki hususta gereksinimleri karşılayacak adımları hızla atacağız. Bakanlığımızı, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun dış siyasetini muvaffakiyetle yürütecek kapasiteye, fiziki imkanlara, insan kaynağı ve zihni kodlara kesinlikle kavuşturacağız. Türk diplomasisinin global ölçekte yükselen yıldızının gerisinde, işte bu 21 yıllık gayretlerimiz ve atılımlarımız vardır” diye konuştu.
‘IRAK VE SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA SIĞINMACILARIN İSTEKLİ, İNANÇLI VE ONURLU GERİ DÖNÜŞLERİ DE HIZLANACAKTIR’
Erdoğan, sığınmacıların geri dönüşlerine ait ise, “Türkiye, son yıllarda memleketler arası alakalara damgasını vuran, birçok kritik başlıkta dahli aranan, katkısı beklenen, takınacağı hali yakından takip edilen oyun kurucu bir ülke haline gelmiştir. Vazifeye başlama merasimine iştirak eden ülkelerin sayısı ve çeşitliliği Türkiye’nin müessil güç amacına çok yaklaştığını göstermiştir. Libya’da legal hükümetten yana müdahalemiz, bu ülkenin bölünmesinin önüne geçmiştir. Can Azerbaycan’la sergilediğimiz dayanışma sayesinde hem 30 yıllık işgalin akabinde Karabağ özgürlüğüne kavuşmuş hem de Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrar ismine değerli bir fırsat yakalanmıştır. Suriye’nin kuzeyine yönelik harekatlarımız güney vilayetlerimizin güvenliğini teminat altına almanın yanında terör devleti kurma heveslerini de kursaklarda bırakmıştır. Irak makamlarıyla eşgüdüm içinde yürüttüğümüz operasyonlarımızla bölücü terör örgütüne tarihinin en ağır darbesini indiriyoruz. Kuzey Irak’ta teröristler tarafından alçakça şehit edilen diplomatımız Osman Köse’nin kanını yerde bırakmadık. Irak’la birlikte Türkiye’nin de toprak bütünlüğünü tehdit eden terör belasını ortadan kaldırıncaya dek bu operasyonlarımız sürecektir. Irak ve Suriye istikrara kavuştukça sığınmacıların istekli, inançlı ve onurlu geri dönüşleri de hızlanacaktır. Millet olarak bu sıkıntıda insanlık tarihine altın harflerle yazılacak büyük bir fedakarlık örneği sergiledik. Tıpkı ecdadımız üzere savaştan ve zulümden kaçarak ülkemize sığınan mazlumlara kucak açtık. İnşasına başladığımız konut projeleri, daha fazla sığınmacının konutlarına dönmelerini teşvik edecektir” dedi.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Türkiye’nin uğraşları sonucunda Karadeniz Tahıl Teşebbüsü’nün iki defa uzatıldığını hatırlatan Erdoğan, “Ukrayna savaşındaki tavrımız, sizlerin de çok düzgün bildiği üzere tüm dünyanın takdirini toplamıştır. Türkiye birinci günden itibaren takındığı istikrarlı ve hakkaniyetli halla bu krizin tahlilinde anahtar ülke rolünü üstlenmiştir. Bu süreçte ne muhalefetin ‘Türkiye dışlanacak, Türkiye yalnız kalacak’ tenkitlerine kulak astık ne de birilerinin savaş vagonuna gözü kapalı bir halde atladık. Savaşan tarafları birinci defa birebir masa etrafında bir ortaya getirdiğimiz İstanbul sürecinin yanı sıra esir takasları ve Karadeniz teşebbüsü ile çatışmalara tahlil bulmaya, akan kanı durdurmaya gayret harcadık. Uğraşlarımız sonucunda iki defa uzatılan Karadeniz Tahıl Teşebbüsü yüz binlerce insanın hayatına mal olabilecek bir besin krizinin önüne geçmiştir. 17 Temmuz prestijiyle askıya alınan teşebbüsün, kapsamı genişletilerek tekrar uygulanması için temaslarımız devam ediyor. Geçen hafta Sayın Putin ile yaptığımız telefon görüşmesinde, Rusya’nın talep ve beklentilerini birinci elden tekrar öğrenme fırsatını bulduk. Afrikalı kardeşlerimizin tahıl eserlerine erişimi noktasında bizim üzere Sayın Putin de hassasiyet gösteriyor. Bu hususta ortak bir paydada buluşabileceğimize inanıyorum. Elbet bu sorunun daha fazla çıkmaza girmeden tahlili, batılı ülkelerin kelamlarını yerine getirmelerine bağlıdır. Geride bıraktığımız devirde ahde vefa unsuru maalesef gözetilmedi. Karadeniz teşebbüsü ile oluşan olumlu atmosferi, evvel ateşkese akabinde kalıcı barışa tahvil edecek diplomatik adımlar atılmadı. Bunlar yapılmadığı üzere hala ateşe körükle gidiliyor. Türkiye olarak bizim buradaki duruşumuz belirlidir. Biz daha fazla savaş, kan ve gözyaşı görmek istemiyoruz. Savaşın Karadeniz’e yayılması tüm bölgemiz için tam manasıyla bir felaket olacaktır. Montrö Boğazlar Mukavelesi’ni titizlikle uygulayarak şimdiye kadar bu türlü bir trajedinin yaşanmasına müsaade etmedik. Bundan sonra da tansiyonu düşürmek, her iki tarafın da bu girdaptan çıkışını temin için içtenlikle çalışmayı sürdüreceğiz” sözlerinde bulundu.
‘KİMSEYLE HENGAME PEŞİNDE, HASIMLIKLARI BÜYÜTME SIKINTISINDA DEĞİLİZ’
Türkiye Yüzyılı’nda etraf ülkelerde barış ve istikrarı sağlamak istediklerini belirten Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı olarak sembolleştirdiğimiz yeni devirde amacımız, ülkemizin etrafında bir barış, istikrar ve refah jenerasyonu tesis etmektir. Diyalog ve diplomasi bizi bu maksada taşıyan en değerli iki aracımız olacaktır. Her vakit söylüyorum, sıkılı yumruklarla musafaha yapılmaz. Kimseyle hengame peşinde, hasımlıkları büyütme kederinde değiliz. Tersine dostlarımızın sayısını daha da artırma kaygısındayız. Bizim kimseyle, bilhassa komşularımızla çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yoktur. Herkesle görüşmeye, konuşmaya, karşılıklı adımlarla ortak bir noktaya buluşmaya varız ve hazırız. Son devirde bölge ülkeleri, Avrupa Birliği ve NATO müttefiklerimizle oluşturduğumuz müspet gündemi sürdürmekte kararlılıyız. Eylül ayında katılacağımız G20 Başkanlar Tepesi ve Birleşmiş Milletler Genel Şurası’nda bu taraftaki uğraşları yoğunlaştıracağız” dedi.
‘DEVLETİN VATANDAŞINA UZAK DURDUĞU, VATANDAŞINA ZİRVEDEN BAKTIĞI ANLAYIŞ RAFA KALDIRILMIŞTIR’
Bu makamlarda oldukları surece devletin kapısını, ‘milletin kapısı’ yapmaya devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Depremin açtığı yaraları sarmaya çalıştığımız sıkıntı periyotta ekonomik bağlantılarımızı geliştirecek çalışmalara yük vermelisiniz. Her bir büyükelçimiz, birebir vakitte vazife yaptığı yerde ülkemizin ihracat seferberliğinin öncüsü olmalıdır. Türkiye’nin her alanda daha çok üretip, daha fazla ihracat yapmaktan diğer çıkış yolu bulunmuyor. Türk eserlerinin tanıtımı, iş dünyamıza yeni pazarlar bulunması, ülkemize daha fazla turist çekilmesi noktasında girişimlerinizi artırmalısınız. Bizler, yurt dışındakilerle birlikte neredeyse 100 milyonluk büyük bir aileyiz. Bugün 7 milyondan fazla kardeşimiz hayatını yurt dışında idame ettiriyor. Şunu lütfen hiçbir vakit unutmayın, dünyanın neresinde olursa olsun devlet kapısı hacet kapısıdır, umut kapısıdır. Büyükelçilik bir periyot olduğu üzere vatandaşın çekinerek gittiği, devletin soğuk yüzünü temsil eden bir yer asla değildir. Devletin vatandaşına uzak durduğu, vatandaşına zirveden baktığı hatta kimi vatandaşlarını yalnızca inancından ve kılık kıyafetinden ötürü hor gördüğü anlayış bir daha geri gelmemek üzere rafa kaldırılmıştır. Tekrar hortlatılmaya çalışılan bu zihniyete milletimiz 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde, sandığa yansıttığı iradesiyle bir defa daha ‘dur’ demiştir. Pek çok açıdan turnusol fonksiyonu gören seçimlerde gurbetçilerimiz, yüzlerce kilometre yol giderek, saatlerce sıra bekleyerek, bize, demokrasimize ve geleceklerine sahip çıkmıştır. Biz bu vefakarlığı, şahsımıza yönelik bu muhabbeti, tüm dünyaya verilen demokrasi dersini asla ve asla unutmayacağız. Allah’ın müsaadesiyle bu makamlarda olduğumuz surece devletin kapısını ‘milletin kapısı’ yapmaya devam edeceğiz. Sizlerden bulunduğunuz ülkelerde, vatandaşlara karşı sürekli müşfik, hürmetkar ve yardımsever olmanızı bekliyorum. Hangi görüşten, gelir kümesinden, kökenden olursa olsun kapınıza gelen her bir kardeşimize, Türkiye’nin gücünü, büyüklüğünü ve kerim devlet vasfını hissettirmelisiniz” sözünde bulundu.
‘İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA GAYRET İÇİN DE DAHA FAZLA UĞRAŞ HARCAMAMIZ GEREKİYOR’
İslamofobiyle kararlı bir biçimde gayret edeceklerinin altını çizen Erdoğan, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Son haftalarda kimi Avrupa devletlerinde artık tahammül edilemez boyutlara varan İslam düşmanlığıyla çaba için de daha fazla efor harcamamız gerekiyor. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik akınları engellemek, bu nefret cürümlerinin faillerinin hak ettiği cezayı almasını sağlamak Türk ve Müslüman olarak hepimizin asli misyonudur. Hakikaten günden güne pervasızlaşan bu barbarlık karşısında, en güçlü ve tesirli yansıyı veren ülkelerden biri olduk. İslam düşmanlığıyla uğraşımızı, dost ve kardeş ülkelerin yanı sıra kutsallara yapılan saygısızlığı kabullenmeyen öteki inanç mensuplarıyla iş birliği içinde yürütüyoruz. Ayrıyeten üyesi olduğumuz tüm milletlerarası kuruluşları, bu mevzuda harekete geçirmek için uğraş gösteriyoruz. İnşallah bu teşebbüslerimiz sonucunda, makul çoğunluğun iradesi, insanlık düşmanı bir avuç sapkın güruhun provokasyonlarına galip gelecektir. Türkiye, bu çabanın sancaktarlığını yapma sorumluluğunu, asırlardır olduğu üzere bugün de hakkıyla ifa edecektir. Sizlerden temsil vazifesini en hoş formda yerine getirirken, devletimizin gücü ve milletimizin dualarının sürekli yanınızda olduğunu ve olacağını bilmenizi istiyorum. Tekrar sizlerden, ‘dünya beşten büyüktür’ ve ‘daha adil bir dünya mümkün’ diyerek ilan ettiğimiz Türkiye Yüzyılı vizyonumuza içtenlikle sahip çıkmanızı bekliyorum.”
Erdoğan, 14’üncü Büyükelçiler Konferansı’nın hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak, büyükelçilere misyonlarında muvaffakiyetler diledi. (DHA)